5 Şubat 2012 Pazar

Carsten Nicolai (Alva Noto) röportajı


18 şubatta Borusan müzik evinde bir performans gerçekleştirecek olan Carsten Nicolai( Alva Noto) ile Fact magazine ekibinde Ruaridh Law'ın yaptığı röportajın elimden geldiğince yaptığım çevirisidir efendim. Sürç'i lisan ettiysek affola( Hep bunu demek istemişimdir.)

S:  Univrs’nin başlangıç noktası ve hedefleri nelerdi?

CN:  Temel olarak univrs albümü, unitxt ( bir önceki albüm) konseptinin, yapısının devamı niteliğinde…Yapıların tasarımı, evrensel dil ve bunun gibi şeyler…Yapılan albüm incelemelerinde göz ardı edilen önemli noktalardan biride bu albüm,  canlı performans yapısı üstüne kurulu. Deminde değindiğim gibi yapılar, evrensel dil benim ilgilendiğim şeyler, fakat,  Univrs albümünün arkasında ki itici güç – bunu yapma sebebim- . Unitxt sonrasında çeşitli performanslar sergiledim örneğin üçyıl  önceki Japonya turumuzdaki performanslarımız gibi mesela .. Bu performans yapısı üzerinden devam ettim. Univrs’da  bu sürecin devamı niteliğinde…
   Parçalar bundan dolayı stüdyo tasarımı değil, daha çok canlı performans üzerine kuruldu. Bu yapıyı stüdyo cçalışmalarıyla karşılatırabilir ve parçaların dinamik ve enerjik yapısında da  duyabilirsiniz. Tabii aslında stüdyo kaydedildi sonuçta ve canlı performanslarımda da farklılıklar söz konusu.. Ama yine de canlı bir ortam  olduğunu algılayabilirsiniz.
    Sık sık seyahat ediyorum ve parçaları canlı setler için geliştiriyorum . Şunu anladım ki 40’dan fazla taslak halinde denenmemiş, canlı setler için geliştirilmiş parçam var. Bende bunları kaydetmeye karar verdim.

Q:  Yeni albüm, unitext’le başladığınız konsept çerçevesinde nereye oturuyor ve yakın gelecekte bu serinin devamı niteliğinde albümlerde olacak mı?

CN:  Bir önceki albümde başladığımız uni temasını devamı niteliginde bu albüm. Albüm kapağlarına bakarsanız,  ilerlemeyi görebilirsiniz-  Unitext de U , yeni albümde is N , , trans ve xerrox serilerindekine benzer nitelikte bir gelişim gösteriyor.Bir konu seçip etrafında dolanmayı, keşfetmeyi seviyorum. Bunun  yeni fikirler geliştirmek, belli seriler için konsept yaratmakta işe yaradığını düşünüyorum. Planlarım arasında bazı parçalara remix yapmaları için insanları davet etmek var. Aynı zamanda kendimde parçaları yeniden düzenleyeceğim.
Şunu fark ettim ki çalarken fazlasıyla esneklik söz konusu, farklı yorumlamalara fazlasıyla yer var. Bu sürecin bir sonucu olarak 2012’de bir remix albümü olacak

S: Bu seri, trans ve Xerox serileriyle karşılatırıldığında nerede duruyor?

CN: Transform ve 3 tane ep’den oluşan Trans serisi ilk seriydi ve bu seri dönüşüm  yapısı(fikri)/öz   üzerine kuruluydu. Uni ‘de bunun devamı niteliğinde ve  aynı şekilde dönüşüm fikriyle ilgileniyor ya da evrensel dilin referans noktası olarak ritmik bir çizgisellik yapısı üzerine kurulu hali diyebiliriz.
   Xerrox serisiyse  daha melodik , ritim içermeyen yapıda ; bu noktalar da diğerlerinde ayrı  duruyor. Xerrox’da fazlasıyla değişkenlik,  kopyalama, deformasyon ve gürültü – farklı formatlar içeriyor. Xerrox’da  gürültü önemli bir girdi.
          
S: Son albümün ve daha öncekilerin arkasında ki konsepti bilmemek dinleyiciler üzerinde bir eksiklik yaratır mı? Yada ardında yatan konsepti bilmeden tam anlamıyla keyif alabilmeleri mümkün mü?

CN: Hayır, gerekli olduğunu düşünmüyorum. Tabii, albümün yapımı adına başlıkların etrafına dolaşmak , keşifler yapmak açısından benim için gerekli.Bildiğiniz gibi albüm çıkardığınızda
Basın yoluyla albümün arkasında ki motivasyonu yada konusunuyla ilgi vermek zorundasınız.
Ben gerçekten dinleyicilerle iletişim kurmam gerektiğini düşünürşem bunu cd yada plak üzerindeki notlarla yapmayı tercih ediyorum. Ama ilk tercihim müziğin kendi adına konuşmasıdır ki bu da müziğin esas gücüdür.Dinleyecelere konseptle ilgili bilgi vererek müziğe bakış açılarını değiştirmek istemiyorum.Univrs albümünde de altyapıyla ilgili bilginin kesinlikle gerekli olmadığını algılayabilirsiniz. Sadece parçaları dinlemeniz yeterli.

S: Bu çalışmada ve daha öncekilerde , konsepti daha öncesinde mi oluşturuyorsunuz yoksa müziği yaparken mi arka plan oluşuyor?

CN: Büyük oranda aynı anda oluşuyor. Bir parça üzerinde çalıştığınız zaman , bir düşünce/konu/konsept tarafından etrafınız sarılmış oluyor. Etrafınız sarılmış derken , tam olarak açıklayamadığınız bir odak noktasının etrafında dönüp duruyormuş hissi. Bu his, dönüp durma,   sanki bir tema var yada sizi çeken bir şeyler , enerjiyi kanalize eden bir şeyler  olduğunu algılamanızı sağlıyor.Ve bu enerji kayıt yaparken ya da performans gösterirken etrafında donüp durduğunuz konsepti  daha açık bir hale getiriyor. Bu paralel bir süreç ; ne üzerinde çalıştığınız ,neden çalıştığınız ve ortaya çıkan şey

S: 2012’de galeri bazlı enstelasyon çalışmalarınız olacak mı?

CN: Evet , tabii ki . Bu sene İtalya, Japonya ve İngiltere de 2 tane olmak üzere bazı şovlarımız olacak. Bu çalışmalar sürekli devam ediyor. 2014’de bir enstalasyon çalışmam olacak. Ama bu çalışma daha uzun bir süreci kapsayan ve  hazırlanmak için fazlasıyla zaman isteyen bir çalışma.

S: Çalışmalarınıza aşina olmayanlara, nasıl tanımlarsınız?

CN: İnsanlara ne yaptığımı açıklamıyorum ve bunun gerekli olduğunu da düşünmüyorum.Aslında ne yaptığımla ilgili fazlasıyla yazılı metaryal var. Gerçekten ne yaptığımla ilgilenenler için keşfedebilecekleri bir çok şey var. Buna rağmen, daha öncede değindiğim gibi, başlarken ne yaptığımın detaylarını bilmenize gerekli olduğunu düşünmüyorum. Sadece beğenip daha sonrasında arka planı, konsepti ve katmanlarını keşfedebilirsiniz.

İlla ki açıklamam gerekiyorsa ne yaptığımı kısaca şöyle tanımlayabilirim ; Işık, ses, enstalasyon ve görselliğin içice geçtiği ,ya da  aynı anda gerçekleştiği   ya da sınırlarının çok yakın olduğu bir artistim diyebilirim

 Bunlarla beraber ilgimi çeken konuların etrafında dolaşıyorum: kendi kendine gelişen bir süreç, soyut bir dil , ifade tarzı, soyuttan kastım şu ; düşünce ve dilin/ ifadenin evrenselliği
         
S: Solo çalışmalarınız kadar olmasa da iş birliği yaptığınız diğer çalışmalarınızla da biliniyorsunuz.  Beraber çalışırken en çok neden keyif alıyorsunuz.?

CN:  Şu aralar daha çok kişisel çalışmalarıma yoğunlaşmış durumdayım. Bunu sebebi de  Ryuichi Sakamato ile 2010’da yaptığımız yoğun çalışma Blixa Bargeld’la performans ve tur sürecini olarak gösterebilirim.Biraz geri çekilmem gerektiğini  hissettim.Özel olarak talep gelirse , daha fazla şov gerçekleştirebilirim.Ama kendi işime konsantre olma zamanı geldi.

Birisiyle beraber bir şeyler yapmak kolay bir süreç değil . Beraber çalışmalı ve tek bir kişiye ait olmayan bir şey ortaya çıkarmalısınız, yaptığınız şey bir kolajda olmamalı.Yaptığınız bir karışım olmalı. Aynı yeni renkleri karıştırdığınız bir tablo gibi.Eğer renkler tabloda  sadece yanyana durursa yeterince ilgi çekici olmaz. Her işbirliği kendine has metodlar gerektirir.
S: Planlarınız arasında daha önce işbirliği yaptığınız kişilerle tekrar çalışmak ya da yeni işbirlikleri söz  konusu mu?

CN: Olaf Bender(Byetone) ile  uzun zamandan beri çalışmayı düşünüyoruz.Sık sık beraber performans gösteriyoruz. Ve zaman zaman sahnede yakaladığımız yüksek enerjiyi bir projeye aktarmamız gerektiğini düşünüyoruz.Gösterdiğimiz performanslarda küçük ölçekli doğaçlama durumlar oluyor.Ve bu da bizim daha çok keşfetmek istediğimiz bir süreç.

S: Bu sene bir uçta Berghian ve Bloc festivalinde ki performanslarınız diğer yanda Galerilerde durgun bazlı performanslarınız .Hangisi sizin performansınızı canlı deneyimlemek için seçilmeli?

CN: Bu şunu gösterir: nerede çaldığınız önemli değil. Önemli olan seyirci. Bu müziği bir opera salonu ya da bir kulüpte çalabilirsiniz.Bu müziğin tek bir çevreye yönelik olmadığını gösterir.  Bence bu durum çok geniş bir perdede bir çok olasılık yaratıyor.Durumun bu esnek yapısını da gerçekten seviyorum. Örneğin bir orkestrayla çalabilirsiniz. Sonrasında ise Tokyo’da küçük bir kulüpte çalabilirsiniz. Bu gerçekten güzel fırsatlar yaratıyor. Bu denge ya da daha farklı ifade etmem gerekirse; karşıtlık  - size  yaratıcı olmanızı gerektiren bir çok durum ortaya çıkarıyor.


S: Medyada müziğiniz hakkında konuşulduğunda şöyle eğilimler oluyor: sade, duygu yoksunu,soğuk, kusursuz vb. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Ve bunlar doğru tanımlamalar mı?

CN: Öyle düşünmüyorum. Ancak, insanların ne düşündüğünü okumak ilgimi çekiyor. Ve arada sırada bunları öğrenmek beni şaşırtıyor. Büyük ihtimal diğer müzik tarzlarıyla karşılaştırdığınızda minimal ve duygu yoksunu gelmesi normal. Daha derinlemesine dinlediğiniz zaman fark edeceksiniz ki bu tür müzikte de duygusal anlar mevcut. Belki de bu derinlemesine dinleyişler sonrasında müziğin minimal ve duygu yoksunluğu hissi kaybolacak.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Vampillia - Alchemic heart

Japonya Osaka'dan 11 kişilik geniş bir ekip Vampillia. Alchemic heart'da ekibin 25'er dakikalık sea ve land isimli parçalardan oluşuyor. Sea'de ekibe eski Swan vokalisti Jarboe eşlik ediyor. Land'de ise gürültülü ekip Merzbow. Katman katman ilerleyen bir yapı söz konusu 2 parçada da.Parçalar sizi alıp götüren, sonra da aldığı yere teslim eden cinsten. Nasıl baktığınıza bağlı olarak kaos ya da kutsal bir hissiyatada kapılabilirsiniz.
Jarboe'nun vokalleri tekrar eden cinsten sanki bizi meditasyon yapmaya davet ediyor gibi. Parçanın yükselişe geçtiği yerlerde ise Jarboe vokalleri kesiliyor. Sanki biz artık astral bir seyahate çıkmışız gibi.Land'de ise Merzbow etkisini yaylıları ön plana çıkararak göstermiş. Twitter hesaplarından da 2012 yılında 5 albüm çıkaracaklarını belirtmişlerdi. Takip edilmesi gereken bir ekip. Yakın zamanda çıkacak albümlerinde de Nadja ile çalışmışlar. Takip ediniz, ettiriniz.

2 Şubat 2012 Perşembe

Steve Hauschildt - Tragedy & Geometry


Emeralds ekibinde synthlerden sorumlu olan Steve Hauschildt 2011 kasım ayında Kranky' den Tragedy & Geometry isimli bu albümü çıkarttı. Albümün adı yunan mitolojisine dayanıyor. Şöyle ki ; Zeus'un Mnemosyne(Bellek tanrıçası) ile 9 gün birlikte olmasından 9 ilham perisi( muses) meydana geliyor. Bunlardan biri Melpomene ( muse of tragedy) diğeri  Polyhymnia ( muse of geometry) ile  biz albüm adımızı elde ettik. Diğer yedi ilham perisi de son 2000 yılda bir çok resme ilham kaynağı olmuş olup bir çok ressama, heykeltraşa konu olmuş diyebiliriz. Albümün açılış parçası Polyhymnia' da Hauschildt yaşadığı şehir olan Cleveland  sanat müzesinde bulunan Polyhymnia,muse of eloquence  tablosundan   ilham almış. Tabloda şöyle bir şey :
Albümü yaparken temel düşüncesi "tek bir aletle nereye kadar gidebilirim ve neler yapabilirim." olmuş. Krank'nin sitesinde ise albümle ilgili olarak " Günümüz bilgi toplumunda teknolojinin bu kadar ulaşılabilir olması kullan at yapısını daha çok arttırıyor ve bu  durumun oluşmasının insan ilişkilerine bariz ya da direk bir etkisi var mı? "  sorusunu ele alan bir albüm açıklaması girilmiş. Bizim gibi gelişmekte olan? ya da olamayan bir toplumda bilgi toplumu içinde  gerekli alt yapı oluşmadan teknolojiyle  direk temas bu kadar artmasına rağmen, teknolojinin verimli kullanım düzeyi çok aşağılarda diyebiliriz.Ama tabii ki modern toplumlarda sorunun cevabı evet olmalı teknoloji soğuk, ilgisiz ve umursamaz bireyler yaratma konusunda çok başarılı.Albümde de buna paralel olarak tekrar eden minimal synthler, ambient bir yapı söz konusu. Albüm arka planı bildiğim için mi bilmiyorum ama, dinlerken yabancılaştırma hissinin hakim olduğunu söyleyebilirim.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Jacob Kirkegaard - Four Rooms

Jacob Kirkegaard, Danimarka'lı olup Berlin'de yaşayan bir ses artisti. Daha çok atmosferik olaylar, yanardağlar,nükleer reaktörler  ve  terk edilmiş yerlerin seslerini kaydetmek ve araştırmakla ilgileniyor. Kayıtlarını yaparken de ivmeölçer, hidrofon ve el yapımı elektromanyetik alıcılar kullanıyor.
Touch etiketiyle 2006 yılında çıkan Four rooms  çernobil faciasının 20. yılı münasabetiyle oluşturulmuş. Kirkegaard  kayıtlarını yaparken Çernobil Ukrayna'da ki hala terkedilmiş bölgede( zone of exclusion) bulunan  yüzme havuzu, kilise, jimnastik salonu ve adotoryum gibi  facia olmadan önce insanların biraraya geldiği  yerleri kullanmış. Kayıt süreciyse söyle gerçekleşiyor: mekanda 10 dakikalık kayıt alınıyor. Sonra kayıt tekrar verilip kaydediliyor. Bu süreç 10 kez tekrar ediliyor.Ve kayıtlar gerçekten facianın yarattığı sessizliği hissedirip aynı zamanda  kendi adına da konuşuyor.Kayıt yapılan yerlerin resimleriyse şöyle:


Jacob Kirkegaard'ın kullandığı kayıt tekniği için Alvin Lucier' in 1969 da  yaptığı I am sitting in a  room kaydına bakabilirsiniz.

30 Ocak 2012 Pazartesi

Chris Watson - El Tren Fantasma

Chris watson,  Cabaret voltaire, The hafler trio gibi deneysel ekiplerin kurucu üyelerinden yaşını başını almış bir abimiz.Chris watson daha sonrasında Bbc'de ses mühendisi olarak çalışmış, touch etiketiyle solo albümler çıkarmış bir isim. El tren fantasma ise Chris Watson'ın 4. solo albümü.Ses kayıt teknolojiler üzerine ödülleri bulunan , kulağında kulaklığı elinde ses kaydedici dünyayı dolaşan bir modern zaman gezgini.Albümün başında "Hayalet trene( el tren fantasma) binin.Ülkeyi baştan başa dolaşın. Pasifik'ten Atlantik'e.Bir seyahatin müziği şu anda tarihe geçiyor."  gibi bir ibareyle aslında bu albümden neler beklememiz gerektiğini anlıyoruz.
         Artık kıtayı bir uçtan bir uca geçmeyen/geçemeyen tarihe karışmış bir raylı sistemin son yolculuklarından birine katılan Chris watson ; bir ay boyunca yaptığı yolculuğun arşiv kayıtlarından oluşturmuş El tren Fantasma'yı.Albüm gerçekten de yolcuğu bize hissettiren çok güçlü bir yapıya sahip.Kendinizi Hayalet tren'de hissedip,vahşi yaşamı trenden gözlemlediğiniz imgelemine kapılmamak elde değil.

29 Ocak 2012 Pazar

Demdike Stare - Elemental parts 1 & 2

Kendi adıma, 2011'in en önemli kazanımlarından biri olan Demdike Stare'in Tryptych albümü olmuştu. Manchester'lı ikili Sean Canty ve Miles Whittaker yine karanlık gecelerin, karanlık ruh hallerinin vücut bulmasını sağladıkları bir seriyle 2012'ye başladılar. Biz takipçilerini de isimlerini aldıkları 17 yy cadı avında hapiste mahkemeye çıkmadan ölen/öldürülen Demdike ( Elizabeth Southern) misali, karanlık koridorlarda, soğuk taş odalarda yolumuzu kaybettirebilecek bir yapıya büründürdükleri elemental serisiyle iç dünyamıza döndürmeyi başardıklarını da rahatlıkla söyleyebiliriz.
           Müziği yapmakla yetinmeyip aynı zamanda önemli bir plak koleksiyoncusu da olan Sean canty ve Miles Whittaker umarım film müziği yapma isteğine kapılır ve sinemada da onların atmosferik ambiyanslar yaratmada ki üstün üsluplarını dinlemeye vakıf olabiliriz.

28 Ocak 2012 Cumartesi

Anne-James Chaton- Événements 09

Anne-James Chaton şöyle diyor: " Ben müzisyen değilim.Müziği bestelemiyorum. Müziği yazıyorum.( Burada yazıyorumun altını çizmek lazım.) Fransız ses artisti( böyle nitelendilebiliriz kendisi sanırım)  Anne-james Chaton Raster-noton külliyatına eklenen albümü evenement 09' da temel olarak günün dikkat çeken haber başlıklarından, seçerek oluşturduğu tekrar eden ses katmanlarının üzerine "fakir edebiyat" diye nitelendirdiği günlük kısa hikayelerinin seslendirip eklemesiyle; gerçekten deneysel bir yapı oluşturmuş..Carsten Nicolai, yine Raster-noton etiketine deneyselliğin güzel sularında bir isim eklemiş. Kulakları açmak için birebir.